top of page
Yazarın fotoğrafıMustafa Bayram

Ekmek Bulamıyorsak?

Güncelleme tarihi: 15 Ara 2023


“Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” dedi diye linç edildi Fransa Kraliçesi Marie Antoinette. Ne de olsa rahatı yerinde, yediği önünde yemediği arkasında, sofrasında sadece kuş sütü eksik bir egemendi. Bir yoksulluk deneyimi de olmamıştı yaşamında. Yoksullara sunabileceği, söyleyebileceği tek şey bu laf olmuştu diye söylenir yüz yıllarca. Kendisi gibi bu öğüdü de tarihe geçmişti doğal olarak.


Aslında Kraliçe’nin böyle bir söz sarf etmediğini ileri süren hatta güçlü kanıtlar sunan tarihçiler de var. Onlara göre hiçbir yerde bu sözü ettiğine ilişkin bir kayıt kuyut yok.

Söyledi mi söylemedi mi, onu mu kast etti bunu mu ima etti bilemiyoruz ama bir egemenin, yönetici erkinin halka vereceği öğüdün nasıl gerçeklikten kopuk olduğuna verilecek bir örnek olarak bu söz hala eşsizdir ve günümüzde de geçerliliğini korumaktadır.


Pasta ve kadın

Sizin de toplumun ve sınıfların karşılıklı konumlanmasını bunun kadar iyi ifade eden başka bir tespitiniz varsa onu da yorumlar kısmından paylaşıverin bizimle.


Evet nereden geldik buralara, ne işimiz var Fransa kraliçesi ile, ne güzel hobilerimizden, hayatın güzelliklerinden, deneyimlerimizden bahsederken dediğinizi duyar gibi oluyoruz.


Geçtiğimiz günlerde havaların sıcaklığından bunalmış bir halde akşam saatlerinde ailece yaşadığımız şehrin parkına kendimizi atmış oturuyorduk. Hava hafiften esiyordu, her şey güzeldi derken arkamızdan belli belirsiz cılız bir çocuk sesi geldi. Ne olduğunu başta anlayamayarak sesin geldiği tarafa döndük. Karşımızda küçük bir erkek çocuğu elindeki kolinin içinde bulunan, çocukluğumdan da hatırladığım kağıt helvalardan satıyor ve almak isteyip istemediğimizi soruyordu.


Almak istediğimizi söyleyip ne kadar olduğunu soruyoruz. O arada da eşim yediğimiz şeylerden ikram ediyor. Çocuk için sanki bir ara, dinlenme, nefeslenme oluyor eşimin ikramı. Tabii küçük çocukla biraz da sohbet ediyoruz. Hem saygılı hem de bir parça mahcup tavrı dikkatimizden kaçmıyor. Bu muhabbetteki her detaya burada yer vermeyeceğim ancak kendimce önemli gördüğüm birkaç noktayı da paylaşmadan edemeyeceğim.


Küçük çocuğun henüz 11 yaşında ve 5.sınıf öğrencisi olduğunu, annesinin uzunca bir süredir işsiz olduğunu ve babasının yaklaşık 1 ay önce işini kaybettiğini öğreniyoruz.


Küçük bir çocuğun akşam 09.00 gibi bir saatte dışarıda tek başına olması ve ailesinin geçimini sağlamak için satış yapmaya çalışması içimizi burkuyor. 11 yaşında, oyun ve okul çağındaki bir çocuk şehrin parkında oyun oynamak yerine aile geçindirme kaygısını mı yüklenmeli?


Ailece üzülüp konuşurken küçük oğlum da şunları söylüyor:

"Sizin üzülmeniz çözüm değil. Üzülmekle vicdanınızı rahatlatıyorsunuz. O çocuğun sizin vicdanınızın rahatlamasıyla kazanacağı bir şey yok. O çocuğa ve ailesine maddi anlamda bir şeyler, gelir ya da iş lazım. Onu da siz yapacak güçte değilsiniz. Sen bile zorlanıyorsun."


Evet, yönetme erkini elinde bulunduranlar, elitler, aydınlar, kanaat önderleri, lafı sözü dinlenenler... Topluma laf kalabalığı yapanlar, mutlak yoksulluktan, nesnel yoksunluktan dem vuranlar... 11 yaşında gece yarısı kağıt helva satan bir çocuğa söyleyin ekmek bulamıyorsa pasta yemesi gerektiğini.


Okuma alışkanlığımı çocukluğumda rahmetli babamın aldığı hikaye kitaplarıyla kazandım ve halen de okumaya devam ediyorum. Babamın hediye ettiği hikaye kitaplarında şöyle bir hikaye anlatılırdı:


Bir hükümdar ülkesini yönetirken problemler yaşıyor ve ne yapacağını şaşırıyor. Bilge kişileri toplayıp çözüm arıyor. Bir bilge hükümdara sarayına bir kule yaptırmasını kulenin yarısının beyaz, diğer yarısının da siyah olmasını söylüyor. Hükümdar kuleyi yaptırıyor. Bilge hükümdarla birlikte kulenin beyaz kısmına çıkıp ülkesine bakıyor. Ülkesindeki sevinç ve mutlulukları görüyor. Bilge bir de siyah kısma geçelim diyor. Siyah kısımdan ise ülkesindeki üzüntü, mutsuzluk ve yaşanan sıkıntıları görüyor.


Hülasa sözün özü işimiz hikayelere kaldığına göre diyorum ki acaba bizim ülkemize de böyle bir kule mi yaptırmalı? Belki yönetim erki durumun farkına varır da gerçeklerle yüzleşir mi? Yoksa Fransa kraliçesinin asırlar öncesi dediği gibi ''Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler'' mi derler?

İlgili Yazılar

Hepsini Gör

Hozzászólások


bottom of page