top of page
Yazarın fotoğrafıMustafa Bayram

Engelli Olmak ve Toplumun Engelleri

Güncelleme tarihi: 28 Haz 2022


Engelli Olmak Ve Dünya Engelliler Günü


Engellilik doğuştan veya sonradan herhangi bir hastalık ya da kaza sonucu bedensel, zihinsel, ruhsal, duygusal ve sosyal yetilerini çeşitli derecelerde kaybetmiş, normal yaşamın gereklerine uyamama olarak tanımlanmaktadır.


Bu konuyla ilgili olarak Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 1992’de aldığı kararla her yılın 3 Aralık günü Dünya Engelliler Günü olarak ilan edilmiştir. Bu özel günün amacı, toplumun her alanında engellilerin haklarının ve refahının sağlanması; onların durumuyla ilgili politik, sosyal, ekonomik ve kültürel yaşamın her alanında farkındalığın arttırılmasıdır.


En Büyük Azınlık


Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), AB ve Türkiye verilerine göre dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 15’i engelli kişilerden oluşuyor.

Yani dünyada yaklaşık 1 milyar engelli var. Bu nedenle dünyadaki "en büyük azınlık" olarak nitelendiriliyorlar. Türkiye’de ise Ulusal Engelli Veri Tabanı'na göre 2020'nin Temmuz ayı itibari ile engelli kişi sayısı 2 milyon 530 bin 376 kişi.





Toplumun Yarattığı Engeller


''Gündelik hayatta, sokakta fiziki şartlarla; okulda, işte önyargılarla mücadele ediyoruz.''


Engelli bireyler sosyal hayatta nelerle karşılaşıyor? Yaşadıkları neler? Aile olarak biz de disleksili (öğrenme güçlüğü olarak bilinen disleksi, bir bireyin normal zeka düzeyinde olmasına rağmen dil, okuma, ve yazma becerilerinde sorunlar yaşamasına neden olan bir özel öğrenme bozukluğudur.) bir evlada sahibiz. Burada kısaca bahsedeceğim. Belki bu konuyla alakalı olarak başka bir yazımızda etraflıca bahsederiz.


Türkçe Özürlüsü müsün?


Oğlumuz okul konusunda epey zorluk yaşamıştı. Hatta okul saati geldiğinde okula gitmemek için saklandığını odalarda oğlumu aradığımı ve yatağının altında bulduğumu hatırlıyorum. Öğretmeninin Türkçe dersinde oğlumun yazım yanlışlarından dolayı oğluma ''Sen Türkçe özürlüsü müsün?'' dediğini duyduğumuzda yaşadıklarımızı tarif etmem mümkün değil. Okul rehberlik öğretmenine RAM raporu (Rehberlik ve Araştırma Merkezlerinde bulunan Özel Eğitim Değerlendirme Kurulu tarafından yapılan eğitsel değerlendirme sonucunda destek eğitime ihtiyacı olduğu belirlenen özel gereksinimli bireyler için düzenlenen bir rapor) için müracaat edeceğimi söylediğimde rehberlik öğretmeninin oğlunuza gerizekalı derler demesi hala kulaklarımda.


RAM raporlu öğrencilere kaynaştırma eğitimi verilmek zorunda. Ders anlatılırken disleksili öğrenciye dersin belirli bir süresi ayrılıp ona özel konu anlatılması gerekiyor. Öğretmen haklı olarak bunu yapamayacağını söylüyor. Çocuğa öğretilen ve çocuğun anladığı konudan soru sorulması gerekiyor. Maalesef diğer öğrencilerle aynı sınav ve sorulara tabi tutuluyor.

Bu süreçte okulun ve öğretmenlerin ön yargılarını kırıp durumu anlatamıyorsunuz. Okuldaki bu süreç çocuğa aileye hatta ev ortamına yansıyıp aile bireylerinin üzerinde olumsuz ve yıpratıcı etkiler oluşturuyor.


Duymuyor musun? Sana Söylüyorum!


Oğlumun disleksi ile birlikte seyreden hiperaktivitesi sebebiyle gelişimi açısından spora yönlendirdik. Birlikte antrenman yaptığı arkadaşı işitme engelliydi. Daha sonraki dönemlerde ailece de görüşmeye başladık ki ailenin iki çocuğu da işitme engelli idi. Maalesef onlar da bizimkilere benzer sorunlarla karşılaşmışlardı. Sadece değişen kelimelerdi.


Aile oğullarının yaşadıklarını şöyle anlatıyordu:


Kulağında cihaz olmadığı sürece duyamıyor ve dudak okumaya çalışıyor. Sürekli “Duymuyor musun, sana söylüyorum” denmesinden rencide olup üzülüyor. İnsanlar engelini yüzüne vuruyor. Yaşıtları duyma cihazını soruyor ve bu sebeple cihazı takmak istemiyor. Okulda çocuklar aralarına kabul etmiyor. Bu yüzden arkadaşı yok ve sosyalleşemiyor. İşaret dili bilen yok. Okul ortamında yalnız ve okula gitmek istemiyor. Okulda öğretmenlerine durumunu anlatamıyoruz. Diğer öğrencilerle aynı tutuyorlar. Derslerde anlayamadığı çok şey var. Ama normal öğrenci gibi davranıyorlar.



Sokaklar Tehlikeli


Engelliler için gündelik yaşam daha da zor bir hal alıyor. Sokağa çıktıklarındaki durumu şu ifadelerle anlatıyorlar:


Rampa, asansör gibi erişimlerimizi kolaylaştıracak unsurlar restoran, apartman, okul gibi yaşam alanlarında yok denecek kadar az. Sokakta öncelik verilmediği için ezilme tehlikesi gibi fiziksel zorlukların yanı sıra insanların dik dik bakışlarına maruz kalmak, tuhaf sorularla karşılaşmak gibi çeşitli psikolojik zorluklar yaşıyoruz. Metro, metrobüs, otobüs gibi toplu taşıma araçlarından faydalanamıyoruz. Araç şoförleri çoğu zaman rampayı açmak istemiyor, vatandaşlar bizler binene kadar bekleyemiyor, metro asansörleri arızalı oluyor gibi buna benzer yüzlerce sorunlarımız var. Sonuçta insanların sosyalleşip gündelik yaşantılarını sürdürdükleri alanlar için biz ''Sokaklar tehlikeli'' diyebiliyoruz.


Engelliler Farklı Değil Özel İhtiyaçları Bulunan İnsanlar


+90 Youtube kanalında Kasım 2019'da "Engelli Olmak" adlı videoda engellilerin yaşadıklarını anlatan Seben Ayşe Dayı da engelli bir birey. Seben Ayşe Dayı, Yeditepe Üniversitesi Gazetecelik bölümü mezunu, engelli aktivisti, gazeteci ve antropolog. Serebral palsi yani doğum sırasında yaşanan beyin felcine sahip olan engelli genç kadın, yürüme ve konuşma güçlüğü yaşıyor.


Seben'e göre engelliler için asıl sorun şehirdeki kentsel planlama eksiklikleri ve toplumun farklı olanı ötekileştirmesi. “Türkiye’de herkes kendinden farklı olana bakıyor. Komik bir yürüyüşe ve konuşmaya sahip bir kadınsanız tabii ki daha fazla bakıyorlar." diyen Seben, tek istediklerinin engellilere sağduyu ve saygı gösterilmesi olduğunu belirtiyor.





Engelli olmak topluma katılmanın gerekçesiz olarak "birinci engeli" olarak görülmese bu insanlar üretim ve tüketim süreçlerinde yer alabilecek, engellerinin elverdiği ölçüde eğitim görebilecek, çalışabilecek, başkasına ve genel olarak topluma yük olmadan kendilerini yararsız ve gereksiz hissetmeden yaşayabilecekler.


Engelli bireylerin istediği ve beklediği tek şey hayatını normal bir biçimde sürdürebilmek için gerekli olan araçlara ve imkanlara mümkün olduğu kadar sahip olmaktır. Aynı zamanda onun için önemli olan, kendi başına hareket edebilmek ve diğer insanlarla aynı fırsatlara ulaşabilmektir.


“Hayattaki tek engel olumsuz davranışlardır.” Scott Hamilton

Farkındalık yaratabilmek için herkese görev düşüyor. Pes etmeden önyargıları kırmamız ve daha çok farkındalık çalışması yapmamız gerek.


Yeni bir yazıda buluşmak dileğiyle sevgiyle, iyilikle ve engelsizce kalın.




Comments


bottom of page