Fazla Tahammül Fedakarlık mıdır?
Yaşam bizim hayallerimize, isteklerimize, planlarımıza uygun maalesef ilerlemiyor. Her yeni doğan gün (Sevgili eşimin dediği gibi ''doğan güneş kime nerede ve nasıl doğuyor?'') umutla doğarken kendi içinde çelişkileri, zorlukları, olumsuz ve güç durumlarıda hayatımızın orta yerine bırakıveriyor. İşte tam burada ''tahammül'' ve ''Fedakar'' kelimeleri anlam kazanmaya başlıyor.
Aklımda deli sorular misali gündelik hayatta yaşanan olaylar özellikle kendi aile akraba çevrenden gelen zorluklar ve sıkıntılar karşısında fedakarlık nedir? Fazla tahammül fedakarlık mıdır? Yaşanan olaylar karşısında susmak, anında doğru tepkiyi vermemek, boşver demek doğru mu? Bu tarz soruları son dönemde sıkça kendime sormam, yaşadığım ikilem ve bulmaya çalıştığım cevaplar.
Evet tahammül, hoş görü fedakarlıktır ama hep senden gider. Kendi kul hakkına girersin. Her şey karşılıklı olmalı. Verdiğin, hoş gördüğün, tahammül ettiğin kadar olmasa bile karşındaki de sana tahammül edip hoş görebilmeli. Bunu zamanında anlayamamış olmam acı vericide olsa yaşadıklarım buna bir son vermenin zamanında dur diyebilmenin önemini kavratmış durumda.
Okumuş olduğum bir yazıda yazar da bu konudan dertli olmalı ki şöyle diyor.
''Senin tahammülün karşı tarafın iştahını arttırır ve karşı taraf daha baskın olmaya yeltenir. Bu yüzden tahammül kapısını kapatıp çat kapı gitmek gerekir. Kibarca fedakârlık, aslında aptallıktır. Fazla tahammül, soytarıyı kral yapar. Tahammül, sabrın taşmasını demlemektir. Kendine değer vermeyi ve kendini sevmeyi unutmaktır.''
Bu konuda bu kadar keskin cümleler kurmak doğru mu? bilemiyorum. Fazla tahammül enayilik midir? değildir ama; kendi yaşamım da çok tahammül ettim biliyorum. Tahammül gösterdiğin kişi bunu tabir-i caizse bilerek yada bilmeyerek enayilik olarak görüyor. Fazla tahammül yavaş yavaş kendi canını yakıp, kendine haksızlığa dönüşüyor. Sesini çıkarmayanın canını çıkarırlar misali.
İnsan "Hayır" sözünü lügatına yerleştirmeli, yeri ve zamanı gelince de kullanmalı. Fedakârlık diyerek taviz verilir, taviz verdiğin iki katı fazlasını yapar. Her şeye tahammül edilmez, her şey hoş görülmez "Hayır" demek gerekir. Kendinizi yıpratırsınız.
Fedakarlık ve tahammül ikisi de farklı kavramlar ama işin içine fazlaca tahammül etmek giriyorsa bu fedakârlık olur. Her şeyin bir sınırı olmalı. Fazla tahammül, fazla tavizdir ve özveridir. Bilerek yapılan fedakarlığı karşındaki anlamıyorsa ahmaklık sayılır. Aşırı fedakarlık durumu, kişinin git gide kendine olan saygısını yitirmesi, mutsuz olması, hatta ileri gelen sürelerde kendisini tükenmiş hissetmesi sonucunu doğurur.
Sevgi, saygıdır, değer vermedir bir şeyleri kurtarabilme çabasıdır. İnsan sevdiği ve değer verdiği insanlara tahammül eder hoş görür. Kişiden kişiye, durumdan duruma değişsede genellikle böyledir. Ama sürekli yapılan iyiliği en yakınların bile görevin, senden beklenen davranış olarak görüyorsa her şeyin fazlası zarardır. Fazlası kendi değerinizi karşınızdakinin gözünde düşürür. Yani değersizleşirsiniz, sıradanlaşırsınız.
Tahammül hoşgörüden gelir. Hoşgörü ise, "Ben insanım ve seni de insan olarak görüyorum, davranışlarını onaylamasam da tolerans gösteriyorum" demektir. Çoğu kişi bunu yanlış algılayıp sırtınıza biner ve zamanla sanki bu sizin görevinizmiş gibi görülür. Karşınızdaki değer bilmiyorsa tahammül etmeyin, fedakâr olmayın yoksa kaybeden siz olursunuz. Sonradan gelen pişmanlık fayda etmez.
Fazla tahammül fedakarlıktır ve bundan faydalananlar artık buna alışmıştır. Senin yaptığın her fedakârlık mecburiyetmiş gibi görünür. Ölçü lazım. Kararında bırakmak lazım. Fazla hoş görü, tahammül pişmanlıktır, kendini bitirmektir. Tahammülün özünde de sabır yatar. Sabırsız insanlarda tahammül, hoş görü ve fedakarlık olmaz.
Biri feda diğeri kar ediyorsa ticarettir. Feda eden kendinden verir, kendinden vaz geçer diğeri alır kar eder. Tahammül kararını, sınırını aşarsa insanı sabır taşına çevirir. Tahammül etmekle başlar, tahammülsüzlükle sabır taşının çatlamasıyla biter. Tahammülün de içinde bir dengesi vardır. Sınırları zorlandığında biter. Suistimal edilmeye müsait bir davranıştır. Kişiye ve duruma göre farklılık gözetilmesi gerekir.
Ayn Rand ''Hayatın Kaynağı'' Adlı eserinde;
''Ortada bir fedakârlık oldu mu, mantıksal olarak, feda edilen o şeyleri toplayacak birilerinin de olacağı kesindir zaten'' der.
Çoğu durumun kökeninde kaybetme korkusu yatar. Karşımdakini kaybetmiyeyim, üzmiyeyim, küstürmiyeyim. Bu seferlik bir şey söylemiyeyim kırmayayım. Eğer bu korkuyu yenersen kazanıyorsun. Kaybedecek bir şeyin yokmuş gibi davrandıkça hem kazanıyor hem saygı görüyorsun.
Bazı durumlarda, “hayır” demek kişinin kendi sınırlarını belirlemesi, zamanını veya ruhsal iyiliğini koruması, daha iyi seçimler yapması ve kendi ihtiyaçlarını ve isteklerini karşılaması anlamına gelebilir. Reddetmek sadece olumsuz bir anlamda değil, aynı zamanda kendi mutluluğunuz ve ruh sağlığınızın korunması için de gerekebilir. Her “hayır,” olumsuz bir şekilde algılanmamalıdır.
Hayatta her şey denge üzerine kurulmuştur. Bu dengeyi kuramadığınız taktirde kaybeden siz olursunuz. Fiziksel yorgunluk dinlenmekle geçer. Ruhsal, zihinsel yorgunluk ise olayların çözülmesini bekler.
Ruhsal yorgunluklarınızın ve yorgunluklarımın çözülmesi temennisiyle yeni bir konu ve yazıda buluşmak dileğiyle.
Ben bir psikologum ve hastalarıma daha iyi yardımcı olabilmek için sürekli yeni yaklaşımlar araştırıyorum.https://edebiyat-evi.com adresindeki psikoloji ve kişisel gelişim kitapları, bu alandaki bilgimi genişletmemde büyük bir yardımcı oldu. Bu kaynaklar sayesinde, danışanlarıma daha etkili terapi yöntemleri sunabiliyor ve onların yaşam kalitelerini iyileştirmek için yeni teknikler uygulayabiliyorum.