Bu haftaki "Ne Okuyoruz" yazısında sizlere kitap ayracına bile ihtiyaç duymayacağınız, bir solukta okuyacağınız iki kitapla geldik.
İlki Stefan Zweig'den Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu ve diğeri de Nikolay Gogol'dan Bir Delinin Hatıra Defteri.
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu (Stefan Zweig)
Farklı zamanlarda farklı yayınevlerinden basımı yapılan eserin bizdeki basımı Koridor Yayınevinden klasik eserler serisine özel cilt ve bez kaplama. Kitap 88 sayfadan oluşuyor. Almanca aslından çevirisini yapan ise Ahmet Arpad.
Eser, bir yazar olan Bay R’nin evine gelen mektupla başlıyor. ''Beni hiç tanımamış olan sana!'' diye başlayan mektup, ”Dün çocuğum öldü.” diye devam eder ve bu andan itibaren Bay R’nin de içerisinde olduğu bir yaşama tanıklık etmeye başlarız. Mektup boyunca adı bilinmeyen bir kadının acılarına, umutlarına, hayal kırıklıklarına, sevinçlerine ve en masum düşlerine tanıklık ediyoruz. Öte yandan duygular o kadar net bir şekilde tasvir edilmiş ki kendinizi o duygu selinin içinde farklı farklı geçişlerde bulmanız kaçınılmaz. Mektupla okuyucuyu kendine çeken kitapta kahramanın hayat hikayesine ortak olacaksınız ve eser sonuna geldiğinizde içinizde burukluk, yüzünüzde acı bir gülümseme oluşacak.
Platonik Aşk
Henüz on üç yaşındayken karşı dairelerine taşınacak olan bir adama, daha taşınmadan bağlanmaya başlayan bir çocuk var mektubun başında. O yaşından itibaren ölesiye kadar bu aşkın çevresinde pervane olacak o kadın. Bununla birlikte adamın hayatına girmesi üzerine de hayatı bambaşka bir hâl alacak.
Adam kız çocuğunun uzun süre devam eden bu aşkını hiç fark etmeyecektir. Hatta kızın varlığından bile bihaberdir. Annesinin başka biriyle evlenmesi üzerine o evden, o şehirden ayrılan kız çocuğu on sekiz yaşına geldiğinde hâlâ aşık olduğu adamın bulunduğu yere geri döner.
Aşkını Ölene Kadar Saklayan Kadın
Küçük bir çocukken farkına varmadığı o kız, bu sefer dikkatini çeker adamın. Fakat birlikteliklerinin ardından seyahate çıkacak olan adam, kadına posta gönderme sözünü tutmaz.
Birlikteliklerinin ardından kadın, yazarın çocuğunu dünyaya getirir. Eserde bahsedilen öyle bir aşk ki kadın, adama onun çocuğunu dünyaya getirdiğini söylemez. Çünkü hem yabancı bir kadına inanmayarak para için yalan söylediğini düşünebilecek olması hem de adamın karakteri nedeniyle böylesi bir sorumluluğun içine sürüklenecek olmasını kaldıramayacağını düşünmesidir. Bahsi geçen fedakarlık, aşk uğruna yalnız bir evlat yetiştirmeyi vurgular.
Kahramanlarımız hayatları boyunca toplam üç kez karşılaşırlar ve buna rağmen adam hiçbirinde tanımaz kadını. Ama kadın tüm bunlara rağmen adamın kendisiyle ilk birlikteliklerinde hediye ettiği o beyaz gülü hiç unutmaz ve her doğum gününde isimsiz beyaz güller gönderir.
Stefan Zweig adamın sevgisizliği karşısında kadının sevgisini o kadar özel ve yoğun işlemiş ki, bunu kadının mezardayken bile adam çağıracak olsa yanına gitmek için güç bulacağım demesinden anlıyoruz. Bununla birlikte tüm sevilmemeye, kendini tanımak için bile çaba göstermeyen adama rağmen onun çocuğunu yetiştiren ve çocuğunun ölümü üzerine, içinde hâlâ o adamın ilk günkü sevgisiyle kendini öldürecek olan bir kadın resmedilmiş.
Bir Delinin Hatıra Defteri (Nikolay Gogol)
Eserin bizdeki basımı Koridor Yayınevinden klasik eserler serisine özel cilt ve bez kaplama. Kitap 64 sayfadan oluşuyor. Bizdeki sadece Bir Delinin Hatıra Defteri adlı hikayeyi içeriyor. Bazı basımlarda kitap üç hikayeden oluşuyor. Bunlar "Bir Delinin Hatıra Defteri", "Palto" ve "Burun" adlı hikayelerdir. Rusçadan çevirisini Uğur Büke yapmıştır. Hikayede ön plana çıkan durum delilik ve o delilik etrafında gelişen olaylar silsilesidir. Psikolojik karmaşaya bolca yer verilir.
Alt Seviye Bir Memur
Bir Delinin Hatıra Defteri'nde kahramanımız İvanoviç, bir büroda en alt seviyede çalışan memurdur. Gogol öyküyü İvanoviç'in yazdığı günlükler şeklinde anlatıyor. Günlüğün tarihleriyse güzel bir ayrıntı. Ekimden Kasıma, 80'lerden 2000'lere, bazen de bilinmeyene atlıyor karakter. Gogol, toplumun İvanoviç'e bakışı ve İvanoviç'in çevresindeki insanlarla ilişkisini anlatırken dışlanmış bir insan tipini sergiliyor.
Sınıfsal Farklar ve Platonik Aşk
İvanoviç çalıştığı bürodaki şube müdürünün kızına karşı platonik bir aşk besliyor. Bu durum anlatılırken, toplumsal sınıf farklılığının İvanoviç'te meydana getirdiği ezilmişlik duygusu üzerinde duruluyor. Basit ve fakir bir kişi olmak, bu sebeple hakkını arayamamak, hor görülmek İvanoviç'in ruh sağlığını her geçen gün biraz daha bozuyor. Bunun yanında Gogol, İvanoviç'in yoğun hayal dünyasının deliliğe evrilişini anlatırken okura delilik ve uçarı hayaller arasındaki sınırı da hissettiriyor.
Sonuç
Gogol bütün hikayelerinde devlet sistemini, adam kayırmayı, adaletsizliği, vasıfsız ve liyakatsiz kişilerin hak etmediği yerlere gelmesini iğneleyici anlatımıyla eleştirmiş.
Klasikleri okuyunca neden klasik olduğunu anlıyorsunuz. Eserler zaman ve mekan kavramlarını ortadan kaldırıyor. Yüzlerce yıl öncesinden yüzlerce yıl sonrasını anlatıyor. Kendinizi olayların içinde buluyorsunuz adeta.
Kitapları alan ve okumamızı sağlayan oğlum Tarık'a da teşekkür ediyorum.
Bir sonraki "Ne Okuyoruz" yazısında görüşmek dileğiyle, keyifli okumalar!
Commenti