Merhaba sevgili dostlar!
Yazıma tüm İzmir halkına ve Türkiye'ye geçmiş olsun dileklerimi ileterek başlamak istiyorum.
Siz değerli okurlarımızın da fark etmiş olabileceği üzere pazartesi yeni yazımızın çıktığı gündür. Aslında bu pazartesi İzmir'de cuma günü yaşanan depremden dolayı yeni bir yazı yayımlamayı düşünmüyorduk.
Düşünmüyorsunuz da niye yazıyorsunuz dediğinizi duyar gibiyim. Siz sevgili okuyuculara deprem nedir, deprem esnasında ya da sonrasında ne yapmalı gibi alanım olmayan konularda ahkam kesmek için yazmıyorum.
Memur olmam hasebiyle epey şehir gezmiş birisi olarak farklı illerde depremler ve farklı doğal afetler yaşamış, yaşanılan bir depremde işim gereği yıkılan evleri ve kurtarma ekiplerinin çalışmalarını görmüş,1999 depremini Kocaeli Gölcükte yaşayan kız kardeşimin ve ailesinin yaşadıklarına yakından şahit olmuş biri olarak İzmir halkının acısını anlıyor ve üzüntülerini paylaşıyorum.
Yirmili yaşlarımda memuriyet hayatıma İzmir ilinde başlamıştım ve ailemle beş yılımızı İzmir'de geçirmiştik. Üç evladımdan ikisi de -oğlum Talha ve kızım Rukiye- İzmir'de doğdu. Oğlum Talha'nın 2014 yılından bu yana halen İzmir'de yaşadığını da düşünerek bir şeyler yazma ve söyleme ihtiyacı hissettim.
İzmir iline 1996 yılında eşimle birlikte yerleşmemizi hatırlıyorum. Komşularımız hemen kapımızı çalarak bizi karşılamışlar, herhangi bir şeye ihtiyacımız olup olmadığını sormuşlardı. Yerleştikten sonra evimizin tam karşısında bulunan apartmandan bir aile akşam kapımızı çalmış ve oturmaya geldiklerini müsait olup olmadığımızı sormuşlardı. İçeriye buyur edip çay demleyip sanki ailemizden biriymiş ve yıllardır tanışıyormuşuz gibi edilen sohbeti yıllardır unutamıyorum.
Oğlum Talha İzmir'de doğdu demiştim. Bir gün oğlumun hastalığı için Balçova ya Dokuz Eylül Üniversite Hastanesine gitmemiz gerekiyordu. O zamanlar memuriyetin başında birisi olarak aracımız yoktu ve toplu taşımayı kullanıyorduk. Oturduğumuz semtten toplu taşımayla Konak'a oradan da yine toplu taşımayla Balçova'ya iki araçla ulaşmamız gerekiyordu. Otobüs ağzına kadar doluydu. Eşimin elinde oğlumuzun eşyaları benim kucağımda oğlum. Hiç unutmam hemen dibimizde yaşlı bir çift eşimden çocuğun eşyalarını, benden de oğlumu kucaklarına alıp yolculuğumuzun rahat geçmesini sağlamışlardı.
İzmir şehri ve şehrin sıcakkanlı, güzel insanlarıyla ilgili anlatabileceğim o kadar çok güzel anılarımız var ki... Cuma günü depremi ve yaşananları televizyondan gördüğümde hissettiğim acı ve üzüntünün yanında aklımda o güzel günler, sımsıcak insanlar yeniden canlandı.
İnşallah bir daha böyle afetlerin yaşanmaması temennisiyle yaralılarımıza acil şifalar, vefat edenlerin ailelerine baş sağlığı ve sabırlar diliyoruz.
Comments