Turşu rozet cinsinde bir guineapig ve onunla dostluğumuz hemen hemen bir ayı doldurmak üzere.
Her gün sabah saat 08:30 gibi uyandığımda Turşu'yu da kafesinden dışarı çıkarıp odamda köşe bucak her yeri koklayıp meraklı meraklı dolaşmasını izliyorum. Ardından kahvaltımı yaptıktan sonra yemekhaneden ince küçük bir dilim salatalık -tabi bu değişebiliyor, bir gün maydanoz bir gün havuç şeklinde değiştiriyorum- alıyorum yanıma.
Çünkü kahvaltımı bitirip aşağıya inip odamın kapısını açtığımda bana meraklı gözlerle bakıp fık fık çıkardığı sesiyle ayaklarıma doğru koşuyor ve eğer elimde o ince bir dilim salatalık varsa Turşu her şeyi yapabilir. Hemen salatalığını hızlı bir biçimde yiyip odada kalan keşfini devam etmeye çıkıyor.
Turşunun en sevdiğim olayı yemek yemesi. Saçları ve o minik ağzı anlatılamayacak şekilde tatlı duruyor. Ama gelgelelim ki kafası hariç vücudunun hiçbir yerinden sevilmek asla ama asla hoşuna gitmiyor. Mızıklarcasına çıkardığı sesten bunu anlıyorsunuz.
Turşu'nun keyfi her zaman yerinde olmuyor ve böyle durumlarda çok da tatlı olmuyor. Bulunduğumuz yerde gürültücü komşularımız da var ve en ufak bir sesten bile korkup sinirlenebiliyor. Sinirlendiğinde tüm gün onun inatçılığıyla uğraşıyorsunuz. Yemek kabını ağzıyla sürükleyip içindekileri döküyor ve içinde uyuduğu evi kemirebiliyor. Asla ama asla kendini sevdirmiyor ve sevmeye çalıştığınızda ufaktan dişlerinin azizliğine uğrayabileceğiniz bir gün oluyor.
Turşunun mutluluğu midesinden geçiyor. Muz kokusunu duyduğu anda viyaklayıp hemen kendisiyle paylaşmanız gerektiğini söylüyor. Tekrar agresiflik ve huysuzluktan uzaklaşıp mutlu dostluğumuza devam ediyoruz.
Turşunun hiç uyuduğunu görmedim desem sanırım yalan olmaz ya da evinin içinde uyuyor ama ben görmüyor da olabilirim.
Sıra evini temizlemeye geldiğinde kesinlikle başımdan ayrılmayıp evinin önünde resmen daireler çiziyor. Evinin temizliğinin bittiğini anladığı anda direk içine dalıp çıkmıyor. Bir de sabahları antrenmana falan gidecek olduğumda odada beni peşinden koşturduğu çok oluyor. Yakaladığımda da basıyor ciyaklamayı.
Bir ayda iki kere duş aldı Turşu. İlk duşunda ben de o da çok acemiydik. Sadece suda oynadı diyelim. İkinci duş alma deneyimimizde ise baya baya göbeği sırtı bir güzel dalinlendi. Biraz elimi çizmesi dışında bir problemimiz yoktu. Yıkadığımda tüylerini tarayıp kuruladım. Kurutma makinasıyla tekrar kurutup taradım ama hala tüyleri karmakarışıktı. Sanıyorum ki rozet cinsi olduğu için tüyleri çok karışıyor.
Turşu tatlıdır hoştur ama özellikle yemek konusunda çok seçicidir. Kuru mamalarını ve kuru meyvelerini hep seçer. Eğer sevdiği mamayı vermemişseniz ve aç kalıp yer nasıl olsa diye düşünüyorsanız çok yanılıyorsunuz. Üstlerine işiyor ve mecburen sevdiklerini seçip tekrar koymanız gerekiyor.
Akşamları ben televizyon izlerken ve arkadaşım da bilgisayar oynarken evinin üstüne çıkıp bizi izlemek gibi hobileri de bulunuyor. Şimdilik Turşu'nun insandan başka arkadaşı maalesef yok. Turşu'nun ve guineapig cinsinin genel özellikleri sosyal olmaları olduğu için bir arkadaşa ihtiyacı var aslında. Tabi şuanda biraz zor gibi ama 3-5 ay sonra mutluluğunu ikiye katlamak için bir arkadaş neden olmasın? Seni seviyorum dostum Turşu🖤
Meceralarımız devam edecek. Turşu parazit ilaçlarını olduktan sonra onunla Kordon turu yapmayı planlıyoruz. Belki haftada bir sosyalleşebileceği bir arkadaş bile bulabilir kendine! Bizi takipte kalın, Turşu'yla siz değerli okuyucularımızı sevip selamlıyoruz.
Turşu'nun bazı fotoğrafları için aşağıdaki galeriye göz atabilir videolarına ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz.
Comments